İnsanoğlu, kendini bildiği günden bugüne, renk hadisesine ne yazık ki
bir kullanım aracı veya obje olarak bakmış, ne güzel kırmızı döpiyes
veya sarı kazak deyip geçmiştir. İlerici görüş, hissediş sahipleri
(empresyonistler) rengin farklılığını hissederek çalışmalar
yapmışlardır. Hepsinin yola çıkış tarzı önce ışık sistemidir. Renk ve
ışık, Spektrumun radyan bir enerjisi veya en düşük elektromanyetik alanı
olarak kabul edilir. Beyaz ışık bütün dalga uzaklıklarının
karışmasından meydana gelen Spektrumun görünüşü ile orantılıdır.
Renk göz ile yakalanan bir ışık tesiridir. Işığın eşya üzerine
çarpmasıyla, yansıyan ışınlardan gözümüzde meydana gelen duyumların her
birine “renk” denir. Renk anlamı; ışık, göz ve beyinle idrak edilir. Bu
sebeple renk anlamı üç sistemde ele alınmalıdır.
a- Psikolojik sistemde renk: Beynimizde uyanan bir durumdur. Mavi duyum gibi.
b- Fizyolojik sistemde renk: Çeşitli ışık cinslerinin göz retinası
üzerinde, sinirler vasıtasıyla meydana getirilen, fizyolojik olaydır.
Işığın görünüş hadisesi fizyolojiktir. Renk ise bizdedir. Renk bir
duygudur. Yaşayan varlıkların sinir sistemlerinde mevcuttur.
c- Fiziksel sistemde renk: (Işıkla spektrum ile) Ölçülerle ve rakamlarla
geniş olarak belirtilen bir olaydır. Işığın hangi dalga uzunluğunu
hangi oranda bulundurduğu esastır. Fizik bakımından renk türü titreşimde
ışık dalgalarından ibarettir. Bu ışık – renk dalgaları değişik
uzunluktadırlar. Kırmızının en kısa, morun en uzun olduğu gibi.
Rengin Tarihçesi
İnsanı insan kılan her değer dümdüz bir cam levha gibidir. Öyle ki her
birinin içinden insanı insan kılan o ışık geçer. Rengarenk
levhalar parlak güneşin altında parıldar ve binbir çeşitte renk
verirler. Yine de insanı insan kılan ışık tektir.
Renklerin psikolojik ve fizyolojik etkileri dalında renkler ve
kişilik gelişimi dallarında araştırmalar yapan Living Colour (canlı
renkler) organizasyonunu kuran (1984) Howard Sun, çalışmalarını
Theophilus Helidor Gimbel’le yoğunlaştırdı. 1983 yılında renk terapisti
unvanını aldı. İnsanların ruhsal ve insani psikolojileri konusunda tam
bir deneyim kazandı. İnsanların kişisel, fiziksel ve ruhsal dünyaları
konusunda uzun ve yorucu araştırmalar yaptı. Grup terapileri ile
sistemin doğruluğunu insanlara aktardı. Renk analiz uzmanlığını eşi
Dorothy Sun ile fevkalade geliştiren Howard Sun 1984 yılında eşi ile
birlikte İngiltere’nin ilk resmi terapi merkezini açtı. Bu çalışma
İngiltere’de büyük ilgi gördü. İnsanlar renkler ile kişilik ve iç
dünyalarının keşfine başladılar.
Renk Bilimi Nasıl Doğdu?
İngiliz fizikçi Isaac Newton (1642 – 1727) 1670′de güneş ışığını elmas
bir prizmadan geçirerek, renkleri ayırmayı başarmıştır. Bir odayı
kararttıktan sonra güneş ışığının ince bir delikten odaya girmesini
sağlamış, bu ışığın önüne bir prizma koyarak parçalanış halini, tıpkı
gökkuşağında olduğu gibi yedi rengi yukarıdan aşağıya doğru bir perdeye
aksettirmeyi sağlamıştır. Güneş ışığını meydana getiren yedi rengin
(renk tayfının) görkemi, gizemi bugün üzerinde birçok incelemeler
yapılan son derece olumlu sonuçlar alınan çalışmaları ve araştırmaları
beraberinde getirmiş, Renk Bilimi’ni bir bilim dalı olarak ortaya
koymuştur.
Newton’dan sonra, Chevreul, Helmhotz, Young gibi fizikçiler ve de
kimyagerler bu proje üzerine yoğunlaşarak çalışmalarını
hızlandırmışlardır. Newton beyaz perde üzerindeki renklerin bir sıra
teşkil etmesine Spektrum Solaers (Güneş Tayfı) adını verdi. Spektrumun
zaman zaman değişen, güneşin hararet derecesine göre renklenen renk
tayfında aşağıdaki renkleri görürüz ve bütün renkler beyaz ışıktan
doğar:
Kırmızı, Turuncu, Sarı, Yeşil, Mavi, Lacivert, Çivit Mavi, Menekşe Moru
Sarı, kırmızı ve mavi renklere; Esas Renkler veya Meydana Getirilemeyen Renkler adı verilir.
Yeşil, turuncu ve mor renkler ise esas renklerin ikişerli karışımından meydana gelirler.
Örneğin:
Sarı + kırmızı = turuncu
Sarı + mavi = yeşil
Mavi + kırmızı = mor
Böylelikle ortaya konan bu renk şeridine Spektre – Solaire denir. Göz
alışımı ile idrak edilen, bütün yaşamı ve varlık dünyasına renk veren
renk, renkler ve bu oluşumdan duyarlılığa; renk tesiri (sansation)
denir.
Rengi görmeden duyarlılıkla da hissetmek mümkündür. Bir örnek olarak
bahsedeceğim uygulamayı deneyebilirsiniz. Kendinize bir kırmızı ve bir
de mavi kart hazırlayın. Gözlerinizi kapatarak hangi kartın hangi renk
olduğunu bilmeden dizlerinizin üzerine yerleştirin. Yine gözleriniz
kapalı ellerinizi kartların üzerine yaklaştırın konsantre olarak bir
süre o şekilde durun. Belirli bir süre sonra kırmızı karttan sıcak bir
esinti mavi karttan ise daha serin bir esinti hissedeceksiniz.
Kırmızı sıcak renk grubunda, mavi ise soğuk renk grubundadır ve bu
enerjilerine aynen yansır.
Yine benzer bir deneyle herhangi bir rengin komplamanterini yani
tamamlayıcısını bulmak bilimsel açıdan mümkündür. Daire şeklindeki bir
kartonun yarısını yeşile boyayın. Diğer yarısı ise beyaz kalsın. Bu
daireyi hızla kendi etrafında döndürürsek bir süre sonra beyaz kısmını
pembe olarak görmeye başlayacaksınız. Çünkü yeşilin komplamanteri
pembedir. Hatta beyaz kısmı pembe olarak boyayıp aynı deneyi yapsak bir
süre sonra kartonun beyaz renk alacağını görecektik. Tüm bunlardan
varılan sonuç şudur ki renk bir enerjidir ve renk bilimi pozitif bir
bilimdir.
Gözün Rengi Algılaması
Göz ve Görme:
İnsanda en gelişmiş organ gözdür. Gözün bir bölümü olan retina bazı
bilim çevrelerince beynin bir uzantısı olarak değerlendirilir. Aynı
zamanda göz, optik bir organdır. Bir dizi karmaşık işlemden geçirilen
görsel uyarım beyinde belirtilerek görme sağlanmış olur. Görme olayının
aşamalarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
a- Işık ve nesneler
b- Görme olayı ve göz
c- Gözün fizyolojik yapısı
d- Beyinde tamamlanan görsel uyarım
a- Işık ve Nesneler: Görme olayının en önemli elemanı ışıktır. Görmek
için az veya çok, ışığa ihtiyaç duyarız. Bazen ay ışığı bile yeterli
olurken renkli görüntüyü elde edebilmemiz için daha fazla ışık gücüne
ihtiyaç duyarız. Görme olayını sağlayan göz, ışık uyarımlarını belirli
işlemlerden geçirerek algılamayı sağlar. Göz için ışığı değerlendiren
temel sistem deyimini de kullanabiliriz.
b- Görme olayı ve göz: Görsel algılama ışık uyarımının karmaşık
işlemler ile değerlendirilmesidir. Gözde ışığa duyarlı alıcı bir
tabakanın varlığı esastır. Göz bebeği ise küçülüp büyüyerek ışık alımını
ayarlar. Işık uyumlarını toplayan sinir lifleri tüm uyarımları
düzenleyerek, görme siniri denilen ileticiyle beyne gönderir. Beyinde
ise bütün veriler normal bir işleyişle değerlendirilir. Sonucunda oluşan
ise görsel algılamadır.
c- Gözün fizyolojik yapısı: İnsan için en gelişmiş organlardan biri
göz demiştik. Küreye benzeyen yapısını da dikkate aldığımızda
kafatasının içerisinde çok özel bir yerleşim mimarisi meydana gelmiştir.
Göz kasları ile de sıkı bağlantı içindedir. Göz kapakları ise birçok
fonksiyonunun yanı sıra koruyucu özelliktedir.
Son derece karmaşık şekilde çalışan göz, iç içe üç tabakadan meydana
gelir. Göz akı (cornea), Renkli tabaka (koroit) ve Ağsı tabaka (retina)
En dışta bulunan göz akı, sert ve tümüyle saydam olup gözün ön
kısmındadır. Bu tabakadan dolayı göz küresinin önünde kabarıklık meydana
gelir. Gözün dışa bağlantısı bu bölümde meydana gelir. Işığın bir
mercek gibi kırıldığı kısım burasıdır. Renkli tabakada ise kan damarları
bulunur. İris bu bölümde bulunmaktadır. İrisin görevi göz bebeğinin
büyüyüp küçülmesini sağlamaktır. Yani yeterliliğe göre ışık miktarını
ayarlamaktır. Ağsı tabakada ise göz merceğinden çıkan iplikçikler,
retinayı bir ağ gibi sarar. Bu yüzden ağsı tabaka gözün iç bölümünde
kiracıdır. Şeklinden ötürü konik ve çubuk hücreler denilen ışığa duyarlı
alıcı sinirler ile donatılmıştır. Konik hücreler, renklere karşı
duyarlı iken renkleri algılayıp görmeye yönelik görev yaparlar. Belirgin
bir ışık sistemi bu sinirlerin görev yapması için önem taşır. Işık
olmadığı zaman bu sinirlerin görev yapma olanağı yoktur.
Kırmızı, yeşil ve maviyi ortaya koyan üç tip konik hücre vardır.
Işığın yetersiz olduğu durumlarda ise çubuk hücreler devreye girer. Bu
hücreler gece görme olanağımızı sağlar. Ne var ki bu çubuk hücreler ile
gece ay ışığında görmemiz mümkünken renkleri göremeyiz. Işık arttığında
konik hücreler devreye girer ve renkleri algılamaya başlarız. Bazı
hayvanlarda konik hücrelerin olmaması ve renkleri algılayamamaları buna
örnektir.
d- Beyinde tamamlanan görsel uyarım: Beyine giden görüntü
değerlendirilir. Hafızadaki görüntüler ile karşılaştırılır. Yorumlanır.
Ayrıca beyine kadar gelen ters görüntü düzeltilerek algılanır. Sonuçta
görme sağlanmış olur.
Işık kaynağından gelen ışını bir prizmadan geçirerek yapılan deneyde
ışığın renklere ayrıldığı Newton tarafından yıllar önce bulundu.
Newton’un renk deneyinde ışık prizmadan geçince altı renge
ayrılıyordu(Renk Deneyi). Işık kaynağından yayılan ışığın nanometre ve
kelvin cinsinden değeridir. Işık her cisimden değişik nanometrik
değerlerde yansır. Bu yansımanın nanometre cinsinden değerine bir isim
verdiğimizde ana renkler ve ara renkleri oluşur. Beyaz ve siyah renk
değildir. Beyaz üç ana rengin belirli oranlarda karışımından ( % 59
Yeşil, % 33 Mavi, % 19 Kırmızı ) ortaya çıkan nanometrik değere verilen
isimdir. Siyah ise renk olmayış durumudur.
Işık Rengi: Fizikte renk olayı ilk defa Newton tarafından
incelenmiştir. Daha sonra İngiliz William Herschel prizma dan geçen
ışığın çıkardığı renklerin sıcaklıklarını ölçtü. Spektrumun bir ucundaki
mor ışık en düşük, öbür ucundaki kırmızı ışık ise en
büyük sıcaklıktaydı. Daha sonra yapılan deneylerle mor ışığın daha düşük
değerindeki mor ötesi ışığın daha sıcaklıktaolduğu da keşfedildi. Bir
beyaz ışık prizmadan geçirilince, prizmadan çıkan ışık farklı boylarında
bir renk yelpazesi oluşturur. Gözün görebildiği bu renkler kırmızı,
portakal, sarı, yeşil, mavi ve mordur. Gerçekte hassas bir göz veya
cihazlar bundan fazlasını da görebilir.
Dalga yüksekliği rengin yoğunluğunu belirler. bir rengin yoğunluğu
ise parlaklıktır. Elektron bir yörüngeden diğerine geçince, özel bir
miktarda ya bir enerji doğurur yada bir enerji çıkarır. Her atomun bu
işi yaparken aldığı veya çıkardığı enerji miktarı farklı olur. Bir
fotonun enerjisi ışığın dalga uzunluğuna ve bu da bir renge bağlı
olduğundan her atom sadece belli renkleri soğurur veya çıkarır. Belli
bir rengi çıkaran bir atom, yine aynı rengi soğurur. Her atomun
soğurduğu ve çıkardığı renkler farklıdır. Spekttroskopi bilimi ile
renklerin incelenmesinden atomların cinsleri belirlenebilir. Dalga
uzunluklarına bağlı olan ışık renklerinden kırmızı en uzun dalga boyuna
mavi ve mor en kısa dalga boyuna karşılık gelir. Bu sıralama aynı
zamanda enerji sıralamasını gösterir.
Mavi ışık en enerjik, kırmızı ışık en az enerjik olan ışıktır. Bütün
renklerin belirli oranda karışımı beyaz rengi verir. Her ne kadar
doğadaki her cisim bize renkli olarak görülse de o cismin yüzeyi bazı
dalga boylarını emme ve bazılarını yayma özelliğine sahiptir. Gözümüze
kırmızı görünen cisim, görünen spektrumdaki kırmızın dışındaki bütün
dalga boylarını soğurmaktadır. Kırmızı bandın dalgası soğurulmadığı için
cisim bize kırmızı olarak görülür. Herhangi bir cismi yansıtmayan cisim
ise siyah olarak görülür.
Bu fiziksel etkilere göre beyaz ve siyah renk değildir. Işığın
bulunmadığı yerde renklerin bir anlamı olamaz. İnsan gözünün, görünen
ışık bölgesindeki, yedi farklı rengi görmesine karşılık, bazı hayvanlar
mesela bir baykuş kırmızı ışığın ötesindeki kızıl ötesi ışığı, bir ara
mor ötesi ışığı da görebilir. Kedi ve köpekler ise siyah ve beyazın
dışında başka bir renk göremezler.
Işık atom ve moleküllere çarpınca mavi ışık kırmızıdan daha çabuk
dağılır. Güneşin beyaz ışığı dünya atmosferine girince mavi ışık, ışın
demetine ayrılır ve atmosfer mavi olarak görülür. Yeni doğan bir bebeğin
gözlerinin mavi görünmesinin nedeni de budur. ilk birkaç ay içinde
bebeğin vücudunun henüz göz rengini verecek pigmentleri oluşturmasından
önce, yani gözün irisi renksiz iken irisi oluşturan malzeme mavi ışığı
yansıtır.
Işık rengi, ( Beyaz ışık ) yani ışığı oluşturan bütün renklerin renk sıcaklığı üç ana grupta bulunmaktadır.
Sıcak beyaz 3300ºK ve altı
Doğal beyaz 3300-5000ºK
Gün ışığı beyazı 5000ºK ve üstü
Aynı ışık rengine rağmen, lambalar, ışıklarının tayfsal bileşimleri
nedeniyle çok farklı renksel geri verim özelliklerine sahiptirler.
Beyaz – Siyah; Cisim üzerine gelen ışığın bileşenleri arasında bir
farklılık yaratmadan hepsini birden aynı oranda geçirme, yutma veya
yansıtma özelliği gösteriyorsa ışığın karakteri değişmez. Bu cisimlerin
ışığa tepkileri nötr olarak kabul edilir.
Bu cisimler ışığın bileşenleri arasındaki dengeyi bozmadan aynı oranda
yansıtarak, şiddetini değiştirerek veya tamamını yutarak ışığın toplam
şiddetine etki ederler.
Tepkileri nötr olan cisimler eşit enerjili ışıkla
aydınlatıldıklarında, kendi yansıtma veya geçirme oranlarına bağlı
olarak ışığın şiddeti değişir ve aşağıdaki belirtildiği gibi görünürler
veya ışığı geçirir, yansıtırlar.
Çok parlak veya açık …( beyaz )
Orta parlaklıkta …. ( gri )
Çok karanlık ve koyu …( koyu gri )
Tam karanlık …………..( siyah )
Üzerine düşen ışığın tam dalga boylarını yansıtan cisim beyaz, tüm dalga
boylarını yutan ve yansıtmayan cisim siyahtır. Yani Beyaz ve siyah renk
değildir.
Blog Arşivi
-
▼
2013
(204)
-
▼
Nisan
(110)
- BiR ERKEK, BiR KADINI MUTLU ETMESi içiN YALNIZCA S...
- Abla Olmak!
- 80'li yıllarda biz öğrenciydik ve nasıldık bir bakın:
- OKUMADAN GEÇME !
- Mutlaka okunmalı...
- Siz hangi ağaçsınız?
- Hala anlayamadınız değil mi?
- Başarı Formülü !
- Yoğurt Alırken Bu Rakamlara Dikkat !
- MUTLAKA OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM ! :))
- Gerçekten Kadın olmak masallarda bile zor...
- OKUMAYA DEĞER !
- Yumurtanın Faydaları Nelerdir?
- Kurban Bayramı Mesajları
- Göçlerin Nedenleri ve Sonuçları
- Mayaların Kehaneti Neydi?
- Albert Einstein Kimdir?
- Kabuklu Yemişlerin Sağlığımız Açısından Önemi
- Petrolü kim buldu ?
- Kuzey Kutbunu kim buldu ?
- Youtube Kim Buldu ?
- Satrancı Kim Buldu ?
- Trafik işaretlerini kim buldu ?
- Kılıcı Kim Buldu ?
- Tek yön yol uygulamasını kim buldu ?
- Şalgam Suyunun Faydaları Nelerdir?
- Dizel Araç Kullanırken Dikkat Edilmesi Gerekenler
- Örümcek ağının özelliği nedir ?
- Dünyanın yuvarlak olduğunu kim nasıl keşfetti ?
- Elde Eriyen Element : Gallium
- Yağmurdan Sonra Toprak Kokusu Neden Olur?
- Bezuar keçisi yılan zehrinden nasıl kurtulur ?
- Öfke ve Sevgi
- Samsung’un Apple’a Yaptığı Gülümseten Trip
- Dünyanın En Uzun Köprüsü
- Güncel Bilgi 1
- Profesöre KAPAK
- Dinamik Denge Desteği (DSA) Nedir ?
- Marş Motoru Nedir ? Nasıl Çalışır ?
- Modifiye Nedir ? Nasıl Yapılır ?
- Tork Nedir? Ne İşe Yarar?
- Beygir Gücü (HP) Nedir ?
- Roraima Dağının Gizemi…
- Satrancı Kim Buldu ?
- Uçağı Kim Buldu ?
- Google Kim Buldu ?
- Narın Faydaları Nelerdir?
- Dünyanın en pahalı elbisesi
- Kusursuz pedikür için ipuçları
- Günlük ihtiyacınız olan 5 besin
- Roma Rakamları Nasıl Yazılır?
- Tansiyon Ölçümünde Nelere Dikkat Edilmelidir ?
- Renk Nedir? Nasıl Oluşur?
- Anne Sütüne En Yakın Süt: Keçi Sütü
- Mutasyon Nedir? Çeşitleri ve Sebepleri Nelerdir?
- Hız Sabitleyici (Cruise Control) Nedir ? Nasıl Çal...
- Kahveyi Bırakmanın Gerekliliği ve 10 Önemli Nedeni
- En akıllı hayvan !!!
- Güneş, sıcak çarpmasında ne yapmalıyım?
- Dünyanın En Geniş Mağarası
- Dizel Motoru Nedir? Nasıl Çalışır?
- Yön Bulma Yöntemleri Nelerdir?
- Dizüstü pilleri neden zamanla gücünü kaybediyor?
- Mevlâna nasıl gel dedi ?
- Çocuk Olmak
- Anadolu’da Türkler
- Osmanlı’da Cadılar Vampirler ve Büyücüler
- Kaybolan Koloni: Croatoan Olayı
- Beynin Gizli Güçleri
- Öğrenilmiş Çaresizlik
- Keops piramidi .
- Anne karnındaki yunus.
- Bir gün susmayı öğrendim.
- OKUMAYAN ÇOK ŞEY KAYBEDER ! MUTLAKA OKUYUN !
- OKUMADAN GEÇME ! - Kavanoz ve Kahve
- BİZ ÇOCUKKEN .....
- Zemzem Suyundaki Mükemmel Sırlar
- TOPRAK bir gün aynaya dedi ki!!!
- Horoz ve Tilki Hikayesi!
- MUTLAKA OKUYUN !
- Ben küçükken çok salaktım
- Kim Denemek İster :) Sporun Adı Zorbing :)
- ÜŞENMEDEN OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM !
- Uçak Düşmek Üzere...
- Yanlış Yere Giderse...
- Hintli ustadan, çırağına hayat dersi...
- TRABANT
- OKUMADAN GEÇME !
- Yöntemler sıradışı hepsi gerçek !
- MUTLAKA OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM !
- MUTLAKA OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM !
- OKUMADAN SAKIN GEÇME !
- Bir varmış bir yokmuş...
- Murphy Kanunları (Mutlaka Okuyun)
- MUTLAKA OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM !
- ALTIN KURALLAR - MUTLAKA OKUYUN..
- YAŞAYINCA ANLADIM..
- Yeter ki SAMİMİ olun..!
- ORGANLARIN YENİLENMESİ
- Bir itiraf
-
▼
Nisan
(110)