27 Haziran 2013 Perşembe

KARINCA İLE HZ. SÜLEYMAN (a.s) - Mutlaka Okuyun...

KARINCA İLE HZ. SÜLEYMAN (a.s)

Bir gün Süleyman Peygamber (a.s) bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar.
Karınca da,
"Bir buğday tanesi yerim" diye cevap verir.


Cevabın doğru olup olmadığını kontrol etmek isteyen Süleyman Peygamber (a.s) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir buğday tanesi koyarak hava alacak şekilde şişeyi kapatır. Ondan sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki karınca buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmıştır. Kendi kendine meraklanır. Acaba neden yemedi?


Bunun üzerine Hz. Süleyman (a.s) karıncaya buğday tanesini tamamen neden yemediğini sorar.
Karınca da,
"Daha önce benim yiyeceğimi yüce Allah (c.c) verirdi. Ben de O'na güvenerek bir buğday tanesini tamam olarak yerdim. Çünkü O beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi. Fakat bu işi sen üzerine alınca doğrusu nihayet bu aciz bir insandır diye sana pek güvenemedim. Belki beni unutup yiyeceğimi ihmal edebilirsin. O yüzden de bir yıllık yiyeceğimin yarısını yiyerek, diğer yarısını da ertesi yıla bıraktım" diye cevap verdi.

Yüce Allah (c.c) cümlemizi kul kapısına Muhtaç etmesin


OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !


25 Haziran 2013 Salı

Timüs'ü eşşek sudan gelinceye kadar dövmek lazım...

Timüs'ü eşşek sudan gelinceye kadar dövmek lazım...........


Genç ve sağlıklı olmak ve kalmak için Timüs'ü eşşek sudan gelinceye kadar dövmek lazım.

Timüs bezi, tiroid bezinin altında, göğüs boşluğunda ve soluk borusunun önünde bulunur.

Bu bez insanın bağışıklık sisteminin merkezidir. Yani bütün bağışıklık sistemi buradan yönetilir.

Timüs bezi ne kadar çok titreşirse kişi o kadar sağlıklı ve bağışıklık sistemi sağlam olur.

Anadolu’da ağıt yakan kadınların göğüslerine vurduklarına hepiniz şahit olmuşsunuzdur.

Bu refleks kaynaklı basit bir el hareketi değildir. Bu beynin otomatik gerçekleştirdiği bir davranıştır.

Kişi göğsüne vururken Timüs bezini titreştirir.
Bu sayede üzüntü kaynaklı bağışıklıkta meydana gelen direnç azalmasının önüne geçmeye çalışır.

Bu bez ne kadar sıklıkla titreştirilirse kişi o kadar genç ve sağlıklı yaşar ayrıca geç yaşlanır.

Sizde parmaklarınızla göğsünüzün ortasına yapacağınız küçük vuruşlarla timüs bezini titreştirebilirsiniz.

Yada daha basit bir yolu kullanırsınız. "KAHKAHA" atabilirsiniz.

Çünkü kahkaha da göğüs kafesini oynattığı için bu bezi harekete geçirir.

Hani yıllar geçerde aradan bir arkadaşımıza rastlarız neşeli halleriyle tanıdığımız bu insanı görünce "hiç değişmemişsin, ne gamsızsın..." deriz ya, işte timüs bezinin gücü.

Sonuç olarak kahkaha bağışıklık sistemini güçlendirir ve sizi genç tutar.

Bir de Google'dan bakalım:

Mutluluk ve Timus bezi ..

"Mutluluk bir seçimdir. Mutsuzluğumuz kadere, şansızlığa ve talihsizliğe inancımız ölçüsündedir."

Mutlu duyguların hissedilmesinde hormonların rolü büyük.Bedenimizde o hormonları salgılayan salgı bezlerinden minicik ama çok güçlü bir salgı bezi var: timus.

Timus uyarıldığında salgıladığı hormonlar kişide haz ve mutluluk duygusu yaratır.Çünkü timus aktive olduğunda bedenin kimyasının değişimine neden olur. Bu değişiklik sinir sistemini sakinleştirir ve beyin fonksiyonları nı hızlandırır. Bu da kişide rahatlama duygusu yaratır.

Avustralyalı Nobel ödüllü kanser araştırmacısı Sir MacFarlane Burnet timus bezinin aktif hale getirilmesiyle insan bedeninin kendisini kanserden koruyabilme yeteneğine sahip olacağını savunuyordu.

Çocuklarda iri olan timus ergenlik döneminde bir ceviz kadar irileşiyor. Ama yas ilerledikçe bir bezelye tanesi kadar küçülüyor, yaşlılıkta ise tamamen köreliyor. Ama bazı insanlarda ileri yaslarda bile hala ceviz büyüklüğünü koruması, bilimin henüz çözemediği alanlardan biri.

Timusun sağlığımız üzerindeki önemli yararlarından biri de T hücrelerini üretiyor olması. T hücreleri denilen lenfositler bedene zarar verebilecek zararlı hücreleri yok ederler. Bu küçük T hücrelerine yaşamımızı borçluyuz. AIDS gibi bağışıklık sistemini çökerten hastalıkların ölümcül olması T hücrelerinin haberleşme hatlarını öncelikle kesmelerinden kaynaklanıyor.

Timus göğüs kafesinin üst kısmının tam arkasında, göğsün tam ortasında yer alıyor. Timusu uyarmanın üç basit yolu var:

Timusu uyarmanın birinci yolu gülmek.Yani gerçek, içten, sıcak bir gülüş, bir kahkaha. Her gülündüğünde timus bezi aktive oluyor. Her aktive olduğunda bedenimize kimyasal dalgalar göndererek kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor. 1993 yılında California Üniversitesi' nde Dr.Paul Ekman tarafından yapılan araştırmada gülmenin timusu ve beynin değişik haz bölgeleriyle bağlantısı olan kasları harekete geçirdiği ve insanda haz duygusu yarattığı kanıtlanmış.

Timusu uyarmanın ikinci yoluiki parmakla timusun üzerine gelen noktaya vurulması, yani elle uyarmak.Timusu uyarmanın üçüncü yolu ise dilin üst dişlerin arkasında damağa ve ağzın tavanına değdirilmesi. Dr. John Diamond ve ekibi dilin bu pozisyona getirilmesi ile sol ve sağ beyin
küresi arasında denge oluşmasını sağladığını tespit etmiş.Bu da insanin daha iyi düşünmesi ve kendini daha iyi hissetmesine yardımcı oluyor.


OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !
 



23 Haziran 2013 Pazar

KENDİ CENAZE NAMAZINI KILAN ŞEHİTLER OLUR MU, OLMAZ MI ? Demeyin.

KENDİ CENAZE NAMAZINI KILAN ŞEHİTLER
OLUR MU, OLMAZ MI ? Demeyin.
Tamamen gerçek bir hikayeden alıntıdır...

"Babamım dostlarındandı. Dimdik yürüdü. Hani Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmemiş tipler vardır ya, öyle biriydi. Ben çok küçüktüm, evimize misafir gelirdi. "Oğul" diye seslenirdi hep. Bağdaş kurmaz, diz çöker öyle otururdu. Gaz lambası ışığında daha bir heybetli görünürdü gözüme. Hep bitip tükenmek bilmeyen harp hatıraları anlatırdı. Çanakkale, Gazze, Kafkas cephelerini dolaşmış; Sakarya, Dumlupınar'da savaşmış. Ancak İzmir'in kurtuluşundan sonra köyüne dönebilmişti. Anlattıklarında hep acı, kan, cefa vardı. Kolay mı kazanılmıştı bu vatan? Ölüm neydi ki? Şerbet içmek kadar kolaydı. "Biz kendi cenaze namazımızı kendimiz kıldık Çanakkale'de !" derdi sık sık. Olur muydu??

Kirte muharebeleri sırasında bölükler arka siperlerde hücum sıralarını beklemektedirler. Ön siperlerdekiler ileri fırlamış boğuşuyorlar. Yüzbaşı hucum için emir bekliyor. Bütün asker süngü takmış siperden fırlamak için hazır. Sinirler gergin... Bütün dudaklar kıpır kıpır dualar okuyor, kelime-i şehadet getiriyor. Süre uzuyor. Yüzbaşı erlere sesleniyor...
"Yavrularım... Aslanlarım... Biraz sonra Cenab-ı Rabb'ül Alem'in huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim...Haydi ! Tüfeklerimizin kabzalarına ellerimizi sürüp, hep beraber teyemmüm edelim..."
Teyemmüm edilir... Bekleme devam etmektedir. Biraz sonra Yüzbaşı;
" Çocuklarım... Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz... Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor. Hem onlar için, hem de vakit varken, kendi cenaze namazımızı kendimiz kılalım..."

" Kabe Karşımızda... "

Arkadan Of'lu Ali çavuş bağırır. " ER KİŞİ NİYETİNE... "
O gün yapılan hücumda, kendi cenaze namazını kılan pek az kişi sağ kalabilmişti.

Onlar Allah'a verdiği sözü tuttular..



Hangi Organ Kaç Yılda Yenilenior?

ORGANLARIN YENİLENMESİ


Bilim adamları, vücuttaki organların yaşlanma sürecini aydınlattı. Göz ve beyin dışında kalan tüm organlar kendini yenileyebiliyor ve böylece vücudumuz hayat boyu 10 yaşın altında kalmayı başarabiliyor.



İngiltere’de yayınlanan Daily Mail gazetesinin haberine göre bu durumun nedeni, hücrelerin yenilenmesi yani eski hücrelerin yerini yeni hücrelerin alması olarak açıklanıyor.

Ancak bu “kalıcı gençlik” durumundan nasibini alamayan şanssız organlar da yok değil. Beyin, gözler ve sinir sistemi kendini yenileyemiyor.



Beyinde; koku alma ve öğrenme merkezleri haricindeki diğer hücreler, tıpkı tam anlamıyla oluşumunu tamamladıktan sonra yenilenemeyen sinir sistemi ve kornea haricinde yenilenemeyen gözler gibi, yaşlanmaya karşı direnemiyor.



KALP KENDİNİ 20 YILDA YENİLİYOR

Yıllarca kalbi oluşturan hücrelerin doğduktan sonra değişmediği sanıldı.



Ancak New York Üniversitesi’nden Dr. Piero Anversa tersini ispatlamayı başardı. Kalbin kendini yenilediğini belirten Anversa bunun en az 20 yıl aldığını kaydetti.



SAÇLAR KENDİSİNİ 3-6 YILDA YENİLİYOR

Yaklaşık 100 bin adet olan saçların her bir teli ayda 1.25 santimetre uzuyor.



Dolayısıyla saçların kaç yaşında olduğu da saçın uzunluğuna göre değişiyor.



MİDE DUVARI KENDİSİNİ 3-5 GÜNDE YENİLİYOR

Midedeki asit karşısında hücrelerin dirençli olmadığını belirten İsveç-Karolinska Enstitüsü’nden Jonas Frisen, hücrelerin 3 ila 5 gün arasında yenilendiğini vurguladı.



Ancak nikotin, hücrelerin yenilenmesini ağırlaştırıyor.



BAĞIRSAK KENDİSİNİ 2-5 GÜNDE YENİLİYOR

Midede olduğu gibi bağırsaklarda da hücrelerin zor şartlar altında olduğunu söyleyen İsveçli Dr. Frisen



bu hücrelerin hızla yenilendiklerini ve bu sürenin 2 ila 5 gün arasında değiştiğini ifade etti.

İSKELET SİSTEMİ KENDİSİNİ 10 YILDA YENİLİYOR

İskelet de vücudun sürekli kendini yenileyen bölümlerinden biri.

Kemiklerin 10 yılda bir tam anlamıyla kendini yenilediği tahmin ediliyor.



DİL KENDİSİNİ 10 GÜNDE YENİLİYOR

Tat moleküllerini sinirler yoluyla beyne ileten dilde bulunan 10 bin tomurcuğun her birinde 50 hücre bulunuyor.



Bu hücreler her 10 günde bir kendini yeniliyor.



KARACİĞER KENDİSİNİ 6 AYDA YENİLİYOR

Yağ, protein, şeker ve kan yapımı için gerekli olan maddeleri depolayan karaciğer vücudun en güçlü organlarından biri.



İngiltere Karaciğer Vakfı tarafından yapılan açıklamaya göre karaciğerin kendini yenileme süresi 6 ay.



AKCİĞER KENDİSİNİ 1 YILDA YENİLİYOR

Akciğerde hücreler farklı periyotlarda yenileniyor. Bu da havanın temizliğine, sigara içilip içilmemesine göre değişiyor.



Yenilenme süresi ise altı ayla bir yıl arasında…



GÖZLER YENİLENMİYOR

Gözler, kornea tabakası haricinde kendini yenileme özelliğine sahip değil. Zaman geçip yaş ilerledikçe gözleriniz de sizinle birlikte yaşlanıyor.



Aynı şekilde beyin hücreleri de kendini yenileyemiyor ve yaşlanıyor.

Hangi Saatlerde Hangi Organlarımız Yenileniyor?

Yaşam şeklimizi de bu saatlere göre düzenlediğimiz takdirde bu yenilenmeye katkıda bulunabilirsiniz. Örneğin akşam saat 11 de uyumazsak, saat 11 de kendini yenilemeye başlayan safra kesesi bu görevini yapamaz, ve ertesi günü yeterli performansta çalışamaz. Bununla birlikte göz altındaki torbalar ve şişkinlikler safra kesesinde çamur veya taş olduğunun bir belirtisi olabilir. Bunun için en az haftada 3 gece saat 11 de uyumamız gereklidir.

İşte organlar ve saatleri:

23 – 01 arası : Safra Kesesi
01 – 03 arası : Karaciğer
03 – 05 arası: Akciğer
05 – 07 arası : Kalın bağırsak
07 – 09 arası : Mide
09 – 11 arası : Dalak, Pankreas
11 -13 arası : Kalp
13 -15 arası : İnce bağırsak
15 -17 arası : Mesane
17 -19 arası : Böbrek
19 -21 arası : Kalp Kası
21 – 23 arası : Bedenin Isıtılması

OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !



22 Haziran 2013 Cumartesi

Kaç Kırlangıç Kovaladınız?

ÜŞENMEDEN OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM !

Kırlangıcın biri, bir adama âşık olmuş. 
Pencerenin önüne konmuş, bütün cesaretini toplamış, 
röfleli tüylerini kabartmış, güzel durduğuna 
ikna olduktan sonra, küçük sevimli gagasıyla cama vurmuş.
Tık….. Tık……Tık….

Adam cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle uğraşıyormuş. Meşgulmüş! Kimmiş onu işinden alıkoyan? Minik bir kırlangıç! Heyecanlı kırlangıç, telaşını bastırmaya çalışarak, derin bir nefes almış şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış.
Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini niçinini sorma.
Uzun zamandır seni izliyorum.
Bugün cesaret buldum konuşmaya.
Lütfen pencereyi aç ve beni içeri al. Birlikte yaşayalım.

Adam birden parlamış: Yok daha neler?
Durduk yerde sen de nerden çıktın şimdi?
Olmaz, alamam, demiş. Gerekçesi de pek sersemceymiş:
Sen bir kuşsun! Hiç kuş, insana âşık olur mu?
Kırlangıç mahcup olmuş. Başını önüne eğmiş.
Ama pes etmemiş, bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek bir kez daha şansını denemiş:
Adam, adam! Hadi aç artık şu pencereni.
Al beni içeri! Ben sana dost olurum. Hiç canını sıkmam!
Adam kararlı, adam ısrarlı: Yok, yok ben seni içeri alamam demiş. Biraz da kaba mıymış, neymiş lafı kısa kesmiş.
İşim gücüm var, git başımdan.
Aradan bir zaman geçmiş,
kırlangıç son kez adamın penceresine gelmiş:
Bak soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda.
Aç şu pencereyi al beni içeri.
Yoksa sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım.
Çünkü ben ancak sıcakta yaşarım.
Pişman olmazsın, seni eğlendiririm.
Birlikte yemek yeriz,
bak hem de sen de yalnızsın´ yalnızlığını paylaşırım, demiş.

Adam bu yalnızlık meselesine içerlemiş.
Pek bir sinirlenmiş: Ben yalnızlığımdan memnunum, demiş.
Kuştan onu rahat bırakmasını istemiş. Düpedüz kovmuş.
Kırlangıç, son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca,
başını önüne eğmiş, çekip gitmiş.
Yine aradan zaman geçmiş. Adam, önce düşünmüş,
sonra kendi kendine itiraf etmiş:
Hay benim akılsız başım; demiş. Ne kadar aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim ki?
Şimdi böyle kös kös oturacağıma, keyifli vakit geçirirdik birlikte.

Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş. Yine de kendi kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş: Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir. Ben de onu içeri alır, mutlu bir hayat sürerim.
Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş.
Gözü yollardaymış. Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş. Ama……Onunki hiç görünmemiş.
Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna.

Kırlangıç yokmuş! Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş. Olanları anlatmış. Bilge kişi gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:

“KIRLANGIÇLARIN ÖMRÜ 6 AYDIR….”

HAYATTA BAZI FIRSATLAR VARDIR, SADECE BİR KEZ ELİNİZE GEÇER VE DEĞERLENDİRMEZSENİZ UÇUP GİDER!

HAYATTA BAZI İNSANLAR VARDIR, SADECE BİR KEZ KARŞINIZA

ÇIKAR; DEĞERİNİ BİLMEZSENİZ KAÇIP GİDERLER!

VE ASLA GERİ DÖNMEZLER!

Dikkatli olun….

Farkında olun…..

Ve bir düşünün bakalım;

Acaba siz bugüne kadar pencerenizden kaç kırlangıç kovaladınız?


OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !



Arkadaş mı, Dost mu?

MUTLAKA OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM ....

Baba ve oğul konuşuyorlarmış.
Babası oğluna sormuş, "Senin kaç tane dostun var?"

Oğlan cevap vermiş: "Ohooo yüzlerce..."

Babası oğluna açıklamış.

"Bak oğlum" demiş insanın bir sürü arkadaşı olabilir ama yüzlerce dostu olamaz. Dost dediğin diğer arkadaşlara benzemez. İnsanın hayatı boyunca ancak 1 ya da 2 tane dostu olabilir.

Oğlan saçma demiş. Benim bir sürü dostum var ve hepsi beni sever ve her zaman bana yardıma koşacaklarına eminim.

Öyle mi demiş babası? O zaman gel seninle bir test yapalım.

Adam birkac tane tavuk kesmis ve başka birkaç ıvır zıvır'la birlikte bir çuvala doldurmuş. Çuval'dan kanlar akıyormuş. Şimdi git demiş bu çuvalı arkadaşlarına götür ve onlardan yardm iste. Çuvalı birlikte bir yerlere gömün.

Çocuk çıkmış yola, bir arkadaşının kapısını çalmış, arkadaşı elindeki kanlı çuvalı görünce çocuğun yüzüne kapıyı kapatmış, başka arkadaşları bir daha onlarla konuşmamalarını görüşmemelerini rica etmişler, çünkü hepsi çuvalın içinde bir ceset olduğunu sanmış.

Oğlan yüzü allak bullak babasına dönmüş olanları anlatmış. Babası demiş; "İşte senin arkadaşlarının dostluğu bu kadar. Şimdi al bu çuvalı benim dostuma götür."

Oğlan tekrar sırtlamış çuvalı düşmüş yola. Babasının dostu kapıyı açıp, oğlanı ter içinde, elinde kanlı bir çuvalla görür görmez etrafa şöyle bir bakmış ve hemen almış içeriye. Sen Ahmet'in oğlusun değil mi demiş? Evet demiş çocuk. Ver elindekini diyerek çuvalı almış. Arka bahçeye çıkarmış, arka bahçede bir çukur kazıp çuvalı gömmüş. Çocuğa su ikram etmiş. Bu arada yetmemiş, gömdüğü yer belli olmasın diye sarımsak ekmiş oraya.

Çocuk ben artık gideyim demiş. Adam da babana söyle sarımsak tarlasına gözüm gibi bakıyorum demiş.

Çocuk gitmiş babasına durumu anlatmış, gerçekten senin dostun varmış benim ise sadece sıradan arkadaşlarım demiş. Yooo bitmedi demiş babası, şimdi tekrar git dostumun kapısını çal ve açar açmaz yüzüne okkalı bir tokat yapıştır. Çocuk olur mu hiç öyle şey demiş. Olur olur, ancak o zaman anlayacaksın dostluğun ne demek olduğunu.

Çocuk çaresiz utana sıkıla tekrar düşmüş yola. Kapıyı çalmış. Babasının dostu kapıya çıkar çıkmaz da babamın size iletmek istediği bir şey var demiş. Nedir o demeye kalmadan çocuk okkalı bir tokat yapıştırmış babasının dostunun suratına. Üzülmüş bir yandan da nasıl vurdum diye.

Babasının dostu demiş ki, benim de babana iletmek istediğim bir şey var... Söyle o babana "biz bir tokata satmayız koskoca sarımsak tarlasını" demiş!

İşte böyle. Çocuk o zaman anlamış dostluğun değerini ve babasının yüzlerce arkadaşın olacağına bir dostun olsun yeter derken ne demek istediğini...

Sen Gülerken yanındakiler de güler,
Ama ağlarken yalnız ağlarsın,
Onun için öyle bir ağaca yaslan ki,
Asla yıkılmasın.
Öyle bir dost edin ki,
Asla bırakmasın.


OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !


Bilgeye sormuşlar dünya da en güzel şey ne diye?

Bilgeye sormuşlar dünya da en güzel şey ne diye?
´Sevmek´ demiş...
Peki sonra? demişler...
´Sevilmek´ demiş...
Peki neden sevmek sevilmekten önce geliyor? demişler...
o da demiş ki ´insan sevdiğine sevildiğinden daha çok emindir...



'Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?
'Terzimi severim,' diye cevap vermiş.
Soruyu soranlar şaşırmışlar:
'Aman üstad, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor?
O da nereden çıktı? Neden terzi?'
Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş:
'Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim
ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle görürler.

************

Bir bilgeye sormuşlar:
- Bir insanın zekasını nereden anlarsınız?
- Konuşmasından.
- Ya hiç konuşmazsa?
- O kadar akıllı insan yoktur ki!..

************


Bir bilgeye nasıl bu kadar doğru kararlar alabildiğini sormuşlar, 'Deneyim'
demiş. O deneyimi nasıl kazandın, diye sormuşlar 'Hatalarımla' demiş

************

Bir bilgeye sormuşlar:
Efendim canınız ne istiyor? Bilge cevaplamış: Canım hiçbir şey istememeyi istiyor.. ve devam etmiş.. Bu ruh halinin adı
gönül yorgunluğudur..

************

Bir bilgeye ' Nasıl insan oluruz?' diye sormuşlar ya.
'Üç adım atlama' gibi bir cevap vermiş bilge kişi:
Önce sana kötülük yapanlara kötülük düşünmemen gelir,
İnsanlığa attığın ilk adım budur... Sana kötülük yapanlara iyilik
yapabildiğin an ise ikinci büyük adımı atar ve hakiki insan olmaya başlarsın. Nihayet, sana iyilik yapanla kötülük yapan arasında bir fark hissetmeyecek hale geldiğin zaman insan
olursun

************

Bilgeye Sormuşlar;
~ insan neden dilek diler?
~ insan gerçekleşmesi için diler, ama bilmez ki
gerçekleştirmek için
dilemek gerek.

************


Bir bilgeye sormuşlar en mutlu insan kimdir. İşte o dağdaki çobandır demiş.
Neden diye sormuşlar. Çünkü demiş insan bildikleriyle yaşar, onun bildikleri koyunları ve çevresiyle sınırlı kendisini mutsuz edecek veya kafasını karıştıracak fazla bir bilgiye sahip değil.


OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !



Kuru İncirin İnanılmaz Faydaları

OKUMADAN GEÇME ! 

İncirin faydası saymakla bitmez. Sözgelişi, içerdiği yüksek orandaki kalsiyum ve fosforla kemik ve dişlerin oluşumu ile Sağlıklarını garantiler. Taze ve özellikle kuru incirin yenilmesiyle insan bedeninin hücreleri yenilenir.

- İncir, içerdiği yüksek oranlardaki Protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir besindir. Sözgelişi, 100 gr. kuru incir yenilirse bedenin günlük gereksinimlerinden kalsiyumun yüzde 17'si, demir ve Magnezyumun yüzde 30'u, fosforun yüzde 20'si, B1 vitamininin yüzde 5'i ve B2 vitamininin yüzde 4'ü alınmış olur.

- İncir, içerdiği yüksek orandaki liflerle bedene giren kolesterolün kana karışmadan atılmasını sağlar.

- Sindirimi kolaylaştıran incirin, bedeni bakterilere karşı koruyan etkileri de vardır.

- İncir içerdiği yüksek orandaki kalsiyum ve fosforla kemik ve dişlerin oluşumu ile sağlıklarını garantiler. İncirin içerdiği kalsiyum, diğer besinlerdekine göre daha kolay sindirilir. Süt içemeyen kişilerin incir yemeleri öğütlenir.

- İncir, içerdiği ‘benzaldehit' adlı Maddeyle kanserli hücrelerin büyümesini önler, kansere karşı etkili olur.

- Kuru incirden hazırlanan infüzyon, özellikle çocuklarda korkusuzca kullanılabilen etkili bir müshildir. Bunun için iki-üç kuru incir doğranır. Üzerine kaynar Su dökülerek 10-15 Dakika demlendirilip bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan Günde 2-3 bardak içilir.

- Körpe incir yapraklarının sütü siğile karşı etkilidir. Bu etkiyi sağlamak için körpe incir yaprağından sızan süt siğile sürülür.

- Körpe incir yapraklarının ezilmesiyle hazırlanan yara lapası, çıbanların olgunlaştırılması ve baş verip delinmesinde etkili olur.

- Kurutulmuş incir yapraklarıyla hazırlanan dekoksiyon, Hemoroit (basur) ve çıbanlara karşı etkilidir. Körpe incir yaprakları, havadar ve güneş görmeyen bir yerde kurutulur. Bu yapraklar parçalanır. 2-3 tatlı kaşığı kurumuş yaprak bir bardak Suda 30 dakika kadar kaynatılır. Böylece hazırlanan dekoksiyonla ıslatılan bez basur memesine sürülür ya da çıbanlara sarılır. Hemoroite karşı bu dekoksiyondan günde 2-3 bardak içilir.


Kuru inciri daha yakından tanıdığınızda ilaç niyetine sıklıkla tüketmek isteyeceğinizden eminiz. Kemik hastalıklarından bağırsak problemlerine birçok hastalığa şifa olan kuru incir vücuda inanılmaz faydalar sağlıyor.

Tazesine göre daha yoğun bir tada sahip olan kuru incir aynı zamanda kurutulmuş meyveler arasında da besin değeri en yüksek meyvedir. Kalsiyum, magnezyum, fosfor gibi vücudun ihtiyaç duyduğu birçok gereksinimi karşılayan kuru incir, bakın daha ne faydalar sağlıyor ve hangi hastalıklara iyi geliyor!

-Bağırsaklardaki toksik maddelerin atılmasını sağlar.

-Protein bakımından zengin oluşuyla hücreleri tamir eder ve yeniler.

-Kemik hastalıklarını ve gelişim bozukluklarını iyileştirmede olumlu etkileri vardır. Yaşlılarda kemik erimesini önler. Hamilelerde ve çocuklarda kemik gelişimini sağlar.

-Hemoroidin geçmesine yardımcı olur. İnciri sütle ya da sirkeyle veya zeytinyağına batırıp yiyerek hemoroid şikayetinizi ortadan kaldırabilirsiniz.

-Balgam söktürücü ve yumuşatıcıdır. Boğaz ağrısı, bronşit ve öksürüğe iyi gelir.

-Ses kısılmasını iyileştirmede etkilidir. Sesiniz kısıldığında bir inciri bir su bardağı kadar sütün içine koyup bir cezvede kaynatın. Ilık bir şekilde için.

-Kansere karşı vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir.

-Kandaki kolesterol düzeyinin düşürülmesine yardımcı olur.

-İçerdiği demir mineraliyle kanı güçlendirir.

-Yaş incirden 4.6 daha fazla kalsiyum içerir.


BAŞKALARINIDA BİLGİLENDİRMEK İÇİN PAYLAŞ



Bir Dilenciden İmparotora Hayat Dersi

OKUMADAN GEÇME !

Bir imparator sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlar.

"Dile benden ne dilersen" der.

Dilenci güler ve : "Sanki dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz." diye yanıtlar.

Kral alınır ve söyleşi koyulaşır.
- Pek tabii her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle hele; Ne istiyorsun?

"Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım".

Dilenci sıradan bir dilenci değildir. İmparatorun ilk yaşantısında öğretmeni olmuştur. Ve ona şu sözü vermiştir.

"Bundan sonraki yaşantında tekrar karşına çıkıp seni uyaracağım."

İmparator olayı çoktan unutmuştur. Zaten geçmişi hangimiz noktasına virgülüne kadar anımsayabiliriz ki? Birlikte yaşlanan kişilerin bile anıları farklıdır.

Bu nedenle imparator bastırır:

- Ne istersen verebilirim. Ben güçlü bir imparatorum. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz.

Bunun üzerine dilenci, çanağını uzatıp, "Şu çanağı herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz?" diye sorar.

İmparator kahkaha atar ve vezirine çanağı altınla doldurmasını emreder. Çanak dolup taşmakta ve anında boşalmaktadır. Paralar buhar olup uçmaktadır sanki. İmparatorun onuru kırılır. Bir dilenci çanağını dolduramadığı kulaktan kulağa yayılır. Giderek pırlantalar, elmaslar, yakutlar akıtılır çanağa. Ne var ki çanağın dibi yoktur sanki. Yer yutar ama boş kalır.

İmparator yenik düşmüştür. Dilenciye yakarır :

"Tamam, sen kazandın. Dileğini yerine getiremedim ama olur bana çanağın neden yapılmış olduğunu anlat."

- Çok basit, diye yanıtlar dilenci. İnsan dimağından yapılmıştır. Yani insanın arzu ve isteklerinden. Doymak bilmez oluşu da bundandır. Bu gerçeği bir kez kavrarsan yaşantın değişir.

İstek nedir ki! İstek ulaşılana kadar, belli bir süre heyecan veren bir duygudur.

Örneğin; bir araba istersin... Bir yat... Bir ev... Bir eş... Vs vs...

Tek tek her birini elde ettiğinde, tümü anlamını yitirir. Neden? Çünkü beynin, aklın onları dışlar. Araba garajdadır ve artık istek uyandırmamaktadır. Heyecan, onu elde ettiğinde sönüp gitmiştir. Eş yatağında, para cebindeyse, onlara erişmek için katlandığın yoğun istek yok oluverir. Gene boşluğa düşer, yeni bir istek yaratmak zorunda kalırsın....

İstek doyumsuzluk uyandırır ve giderek dilenci olursun. Bir istekten bir diğerine çırpınıp durursun. Amacına ulaşır ulaşmaz bir yenisini yaratırsın.

İsteğin bu yönünü kavradığında hayatının dönüm noktasındasın demektir. Sürekli yolculuk hali iyi sonuç vermez.

Geri dön... Evine dön...

Seni mutlu edecek öğeleri dışında değil, kendi içinde ara!

OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !



Vazgeçilmez Olduğunu Düşünenlere

Bir gün bir doktora, gerginlik ve tedirginlikten şikayetçi olan 
bir hasta gelmiş. Yapması gereken çok işinin bulunduğunu; 
fakat kendisinin rahatsız, işlerin ise beklemeye tahammülü olmadığını söylemiş.



Doktor,

* Bu işleri başka biri yapamaz mı?
Ya da bir başkası size yardımcı olamaz mı? diye sormuş.

Adam,

- Onları yalnız ben yapabilirim;
bütün işler bana bakıyor! diye cevap vermiş.

Doktor,

* Sana bir reçete vereceğim.
Bu reçeteyi aynen tatbik etmen gerekiyor! diyerek,
yazıp eline vermiş.

Adam reçeteyi eline alıp baktığında, hayretler içinde kalmış. Reçetede, her gün en az iki saat işi bırakıp yürüyüş yapacaksın ve her haftanın yarım gününü bir mezarlıkta geçireceksin yazıyormuş.

Hasta adam;

- Yürüyüşü anladık ama; neden mezarlık? diye sormuş.

Doktor,

* Oraya gidip mezar taşlarına bakmanı istiyorum.
Mezarlıklar, kendilerini vazgeçilmez sanan insanlarla doludur.
Sen de onlar gibi ölüp mezarlığa gömülünce,
kendinden başkasının yapmasına imkan olmadığını
zannettiğin işlerin, başkaları tarafından da yapılmaya
devam ettiğini göreceksin, demiş.

Evet, bulundukları noktada kendilerini vazgeçilmez gören;
halbuki orada, problem çözmek yerine problemin bir
parçası olduğunun farkına varmayan insanlar için de,
doktorun reçetesi geçerli değil mi? Aslında, kendini bu
hasta adam gibi gördüğü sürece, herkes için geçerli bir reçete…


OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !



HATIRLANMAYA DEĞER FİKİRLER

1. Hayat bir seçimdir; mutluluk da mutsuzluk da bizim seçimlerimiz sonucu oluşur. Yeter ki neyi seçtiğimizi bilelim.

2. Olumlu düşünmek bir yaşam tarzıdır. Sadece zora düşünce ya da yarı zamanlı olumlu düşünmek yoktur. Olumlu düşünceyi içselleştiren insan bütün çözümleri de, olasılıkları da görür.

3. Affetmek, geçmişle ve kendimizle barışmanın ilk adımıdır. Affetmek içimizdeki dirençleri kırmanın en güzel yoludur.

4. Sevilmek için sevmek gerekir. Almak için de vermek. Kalpten, çıkarsız, özüyle bütünleşmiş her eylem olumlu dönüş yapar.

5. Hayatınızın sorumluluğu size aittir. Yaşadığınız tüm deneyimler de. Tüm deneyimlerinizi ve hayatınızın sorumluluğunu kabul edin.


OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKLARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !


Kolanın Vucutta 60 Dakikası

1 bardak kola içtiğinizde kanınıza 10 çay kaşığı kadar şeker giriyor. 
Yani almanız gereken günlük şeker dozunun yaklaşık 100 katı.

İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, 
bir bardak kolanın 60 dakikada vücuda verdiği zararı 
sekiz başlık altında şöyle özetliyor:

1. İlk 10 dakikada: Kanınıza hemen 10 çay kaşığı kadar şeker girer. Bu normal günlük dozun 100 katı kadardır. Bulantınızın olmamasının nedeni içinde bulunan 'fosforik asiddir'.

2. İlk 20 dakikada: Kan şekeriniz aşırı şekilde yükselir.
Bunun sonucu pankreasınızda aşırı derecede insülin salgılanır
ve kan şekerinin fazlası karaciğerde yağ olarak
depolanmaya başlar.

3. 40 dakika içinde: Kafeinin tamamı dolaşıma girmiş olur.
Kan basıncı yükselir, karaciğerden daha fazla şeker yapılarak
kana geçer ve kan şekeri tekrar yükselir.

4. 45 dakika içinde: Beyinde dopamin yapımı artar, mutluluk hissi başlar (eroinin etkisine benzer bir etki meydana gelir.)

5. 60 dakika içinde: Ani açlık hissi oluşur.

6. Tekrar kolaya ve tatlılara saldırırsınız.

7. Bu kısır döngü devam ettiği süre karaciğer ve göbek yağlanması artar, vücudun tüm hücrelerinde leptin ve insülin direnci gelişir.

8. Şişmanlık hastalığını başlatmıştır ve bütün dejeneratif hastalıkların nedenidir.

OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALRI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !



Ders Alınacak Öykü - OKUMADAN GEÇME !

OKUMADAN GEÇME ! 

Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş, büyük kayıplar vermişler.
Ama en çok kayıp veren kirpilermiş.

Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok,
kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri var.
Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aramaya başlamış.

Tartışa tartışa, nihayet geceolunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş.

Böylece kirpiler birbirlerinin yakınlıklarından yararlanacak, aralarındaki hava tedavülünü önleyerek
donmaktan kurtulacaklarmış .

İlk deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler.

Ama başka bir problem çıkmış ortaya.Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından yaralanmalar gerçekleşmiş.

Daha sonraki gece yaralanma korkusundan birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu seferde donmalar meydana gelmiş. Ne var ki, her gece kâh uzaklaşa kâh yakınlaşa, deneye yanıla , soguk havadan korunacak kadar yakın , bir birlerini incitmeyecek kadar da uzak olan , mesafeyı bulmayı öğrenmişler.

Bizim de uzun dikenlerimiz var.
Bunlar hayata karşı filtrelerimiz.
Bazen faydalı, bazen de zararlı
Çoğu zaman, kimseleri yaklaştırmıyoruz yanımıza.

Filtrelerimizden elemeden kimseleri sokmuyoruz hayatımıza
Ne var ki, paylasma ancak yakınlaşmakla mümkün.

Birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olmayı , öğrenenlerden olabilmek dileğiyle..

OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !



Bir Çocuktan Anne Babalara Öğütler

Kevin Hickey henüz 15 yaşında bir çocuk ve Londra’daki “Guy's Hospital”ın çocuk psikiyatrisi servisinde yatıyor. Yapılan zeka ve kültür testleri Kevin'in aslında son derece aklı başında bir çocuk olduğunu ortaya koyuyor. Doktorları ise Kevin’in ebeveynlerinin kendisini eğitememeleri sonucu bunalım geçirerek hastaneye düştüğünü belirtiyorlar.

Kevin bir gün hasta yatağında kağıdı kalemi eline aldı. Bulunduğu durumu düşünerek yetişkinlere ve tüm eğiticilere hitaben 13 altın öğüt yazdı. Küçük Kevin'in yazdığı bu öğütler şimdi İngiltere'de tüm psikolog, pisikiyatrist, anne-baba ve öğretmenlerin bir numaralı rehberi.

İşte, bir çocuğun ibret alınması gereken ve asla unutulmamasını tavsiye ettiği kurallar:

- Beni şımartmayın, aslında her istediğim şeyi elde edemeyeceğimi biliyorum, sadece sizi deniyorum.

- Bana karşı kararlı davranmaktan çekinmeyin, bunu tercih ederim. Bu, benim kendimi daha güvende hissetmemi sağlar.

- Benim yanlışlarımı benimle uygun bir dille konuşarak kötü huylar edinmemi engelleyin. Bunların erkenden ortaya çıkarılmasında ve önlenmesinde size güveniyorum.

- Benim yanlışlarımı başkalarının önünde söylemeyin, benimle yalnız konuşursanız söylediklerinizi daha iyi anlarım.

- Sizden nefret ettiğimi söylediğimde üzülmeyin. Aslında sizden değil, doğru davranışları öğrenemeyeceğimi düşünerek kendimden nefret ediyorum.

- Herhangi bir olayın sonucunda beni kurtarmayın. Zor işlerden kaçmama fırsat vermeyin. Aslında bana acı vereceğini düşündüğünüz bu yollarla öğrenirim.

- Benim küçük hastalıklarımı büyütmeyin; bunları yenecek güçteyim.

- Düşüncesizce yerine getiremeyeceğiniz şeyleri yapacağınıza söz vermeyin. Bu sözler yerine getirilmediğinde çok kırıldığımı unutmayın.

- Kendimi istediğim kadar iyi anlatamadığımı unutmayın; bunun için ara sıra yanlışlarım olabilir.

- Dürüstlüğümü fazla zorlamayın; kolayca korkup yalan söyleyebilirim.

- Tutarsız olmayın. Bu, benim kafamı iyice karıştırır ve size olan güvenimi sarsar.

- Benden özür dilemeyecek kadar gururlu olmayın. Bazen içten bir özür beni size çok yakınlaştırabilir.

- Unutmayın ki büyümek için sizin anlayışınıza ve sevginize muhtacım, ama bunu size söylemem gerekmez değil mi?


OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKLARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !



Kurban Olurum Anneme - Mutlaka Oku

Maddi durumumuz küçükken çok yoktu, 
babam eve biraz baklava almıştı. 
O akşam çayla beraber bir güzel yedik.
Ertesi gün yerli malı haftası vardı sınıfta... 
Annem de kavanozun içine 1 tane baklava koydu 
bir kaba da zeytin peynir falan,
her neyse sınıfa girdim herkesin önünde börekler falan...
Sınıfın en gıcık çocuğu başıma dikildi ve gülmeye başladı..

-O baklavayı fareler için getirdin galiba dedi

Ben o anda utancımdan yerin dibine girdim herkes gülmeye başlamıştı. Ağlayarak okuldan çıktım eve gelip anneme bağırmaya başladım.

-Nasıl bir tane baklava koyarsın sınıftakilerin çantalarında bir sürü yiyecek vardı bende ise bir baklava biraz zeytin yarım ekmek beni rezil ettin dedim. O anda annem kırgın bir şekilde;

-Baklavalardan benim payıma düşen sadece buydu yavrum dedi.

O anda kendimden nefret ettim anneme sarılmaya bile yüzüm kalmamıştı...Biliyorum annem bana kırılmaz ama ben kendime kırıldım böyle bir anneye bunu yaptığım için 10 yaşımdan beri her gece Allahın beni affetmesi için dua ederim...

O zamandan bu zamana ağzıma almadığım tek tatlıdır baklava...


OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !



21 Haziran 2013 Cuma

Farkında olmayabilirsin ama %100 doğru

Farkında olmayabilirsin ama %100 doğru:

1. Bu dünyada uğrunda ölebileceğin en az iki kişi vardır.

2. En azından 15 kişi öyle ya da böyle seni seviyordur.

3. Herhangi birinin senden nefret edebilmesinin tek sebebei, aslında sadece senin gibi olmak istemesidir.
4. Senden gelecek bir gülümseme bazılarına mutluluk getirebilir, o senden hoşlanmasa bile.

5. Her gece, BİRİSİ uykuya dalmadan önce seni düşünüyor.

6. Birisi için dünyalara bedelsin.

7. Çok özel ve teksin.

8. Varlığını bile bilmediğin biri seni seviyor.

9. Hayatındaki en büyük hatayı yaptığın zamanda bile, ondan hayırlı birşey çıkar.

10. Ne zaman dünya sana sırtını dönmüş gibi hissedersen, dön ve bir daha bak.

11. Her zaman aldığın iltifatları hatırla. Kaba sözlerin hepsini unut.

Eğer sevgi dolu bir arkadaşsan bunu herkese gönder, sana gönderen de dahil. Eğer geri alırsan demek ki gerçekten seviliyorsun. .

Ve hep hatırla Hayat sana ekşi limonlar sunarsa, sen tuz iste ve beni çağır!

İyi arkadaşlar yıldızlar gibidir,
onları her zaman göremeyebilirsin ama orada olduklarını bilirsin. "Bir dosttan tek bir gül ve güzel bir sözü ben onunlayken almayı,
öldükten sonraki bir kamyon dolusu çiçeğe tercih ederim.


İyice tanımadan hiçbir insana asla bağlanmayın

İyice tanımadan hiçbir insana asla bağlanmayın;
acı çeken hep siz olursunuz.
Sizin varlığınızı dikkate almayanı siz hiç almayın…
Konuşmayanla asla konuşmayın…
Güvenmediğiniz biriyle asla dostluk kurmayın…
Yalanını yakaladığınız kişinin düzelebileceğini düşünmeyin…
İnsanlara doğru değer verin ve hak etmeyenleri silin…
Kimseye yalvarmayın ve karşısında asla ezik olmayın…
Sır tutmasını çok iyi bilin…
Dostlarınızın, her şeyden daha önemli olduğunu unutmayın..
Hak ettiğiniz sevgiyi alamadığınız zaman, asla kendinizi üzmeyin; sorunun siz olmadığını bilin…
Sizi sevenlerle kullananları iyi ayırt edin…
Sizi dinleyip anlama niyeti olmayanlarla asla tartışmayın..
Kendinize saygınızın yitirmenize neden olacak hiçbir şey yapmayın..
Gözyaşlarınızın değerini bilin ve onları
hak etmeyenler için asla harcamayın…
Kendinizi, olabildiğince çok sevin…

Nisim Sigura


OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !



18 Haziran 2013 Salı

İki Kaplumbağanın Komik Hikayesi

İki Kaplumbağanın Komik Hikayesi

İki Kaplumbağanın Suları Bitmiş.
Su Almak İçin Okyanusa Gitmişler.
20 Yıl Sonra Varabilmişler
Ama Kova Almayı Unutmuşlar.
Diğeri Ben Alır Gelirim Ama Ben Gelene Kadar Su İçmiyeceksin Demiş Ve Gitmiş.

Aradan 60 Yıl Geçmiş Gelen Giden Yok Demiş Ben İçiyimde Neslim Tükenmesin Tam İçecekken Çalılardan Ses Gelmiş

-BAK BÖYLE YAPARSAN KOVA ALMAYA GİTMEM 



LÜTFEN EŞİ, KIZ ARKADAŞI YA DA KIZI OLAN TÜM ARKADAŞLARIMIZA İLETELİM.

LÜTFEN EŞİ, KIZ ARKADAŞI YA DA KIZI OLAN TÜM ARKADAŞLARIMIZA İLETELİM.

● Arabanızda bulunduracağınız plastik su şişesindeki su çok tehlikelidir.

● Plastik su şişeleri Sheryl Crow'un göğüs kanseri olmasının en büyük nedenidir.

● Plastik şişeler özellikle Avustralya’da yüksek sayıda görülen göğüs kanseri vakalarının en büyük nedenidir.

● Annesine çok yakında göğüs kanseri teşhisi konulan bir arkadaşımıza doktor şunu söyledi:
"Kadınlar arabalarda bırakılmış plastik su şişelerinden su içmemelidir"

● Doktor: Yüksek sıcaklık ve şişe plastiklerindeki belli kimyasallar göğüs kanserine neden olabilir.Lütfen dikkatli olun ve arabada bırakılmış plastik şişelerden su içmeyin!..

● Lütfen bu bilgiyi etrafınızdaki bütün bayanlara iletiniz.

● Bu bilgi kesinlikle iyi bilmemiz gereken ve sakınmamız gereken bir tehlike ile ilgilidir.

● Bu bilgi yaşam kurtarabilir.

● Yüksek sıcaklık plastiğin içindeki toksinleri suya ve yiyeceklerimize geçiriyor ve doktorlar bu toksinleri kanserli hücrelerimizin etrafında kolaylıkla gözleyebiliyorlar.

● MÜMKÜNSE, PASLANMAZ ÇELİKTEN BIR TERMOS YA DA CAMDAN YAPILMIŞ ŞİŞELER, KAPLAR KULLANALIM !

● Mikrodalga fırınlarına plastik tabak ve kutuları koymayınız!....

● Plastik su şişelerini buzluğa koymayınız!...

● Plastik tabak örtülerini (SARAN WRAP, STREÇ v.b.) mikrodalga fırınına koymayınız.

● Dioxin isimli kimyasal madde kansere neden olur, özellikle göğüs kanseri.

● Dioxin maddesi vücudumuzdaki hücreler için bir zehirdir.

● Plastik şişeleri içinde su varken dondurmayınız. Bu durumda plastik içindeki Dioxin'i açığa çıkartmaktadır.

● Geçen gunlerde. Edward Fujimoto, Wellness Program Manager (Castle Hospital) bir TV programında bu sağlık tehdidini açıkladı. Dioxinlerin bizler için ne kadar tehlikeli olduğu gerçeğini anlattı.

● Yiyeceklerimizi mikrodalgada plastik kutular içinde ısıtmamamızı istedi.

● Bu özellikle içinde yağ olan yiyecekler için daha önemlidir.

● Yağ, yüksek sıcaklık ve plastiklerin bir araya geldiklerinde Dioxin açığa çıkarttıklarını ve bunun vücudumuzdaki hücrelere geçtiğini açıkladı.

● Plastikler yerine Cam, Pyrex, CorningWare ya da seramik den yapılmış kapların kullanılmasını tavsiye etti.

● Microwave (Mikrodalga) için hazır üretilmiş çabuk ısıtılabilen yiyecek paketlerini başka bir kaba aktararak ısıtınız. Kâğıt çok kötü bir malzeme değil ama içinde ne olabileceğini hiçbir zaman bilemeyiz. Pyrex, ISIcam, CorningWare gibi kapları kullanmak çok daha güvenlidir.

● Bazı zincir (fast food) restoranları yakın geçmişte plastik kutulardan kağıda geçtiler. Bunun en büyük nedeni dioxin problemidir.

Ayrıca, Saran Wrap (veya Streç) ismi altında satılan tabak ve kutuların üzerine örttüğümüz ince plastik film de mikrodalga fırınına girdiğinde diğer plastikler kadar tehlikelidir.

● Mikrodalgada yiyecek ışınlanırken yüksek sıcaklıklar ince plastiği eritebilir ve erimiş plastik yiyeceğinize karışabilir.

● Mikrodalga kullanırken yiyecek kaplarınızı plastik yerine kağıt havlu ile örtünüz.

● Bu yazıyı tüm tanıdıklarınıza gönderiniz. ( Okuyanlar Beğenip - Paylaşalım )

Dr. Cengiz Camcı
(Professor of Aerospace Engineering)
The Pennsylvania State University.


LÜTFEN PAYLAŞALIM !!



Esneme bulaşıcı mı?

Doğrusunu söylemek gerekirse, kimse esnemenin ne işe yaradığını bilmiyor. Tek bilinen, yorgunluk, sıkıntı ve endişenin esnemeye yol açması...

Aynı ağlama ve gülme gibi, esneme de normal nefes almanın farklı bir çeşidi... Bu, bilinçli olmayan bir refleks hareketi... Ağız açılırken, insan normalden, daha derin ve daha uzun bir nefes alıyor. Bu sırada, gözler yaşarıyor, çünkü yüz hareketleri gözyaşı bezlerine baskı yapıyorlar, insan esnedikten sonra gerilme ihtiyacı da duyuyor.

Doktorlar esnemenin kanın kimyasındaki dengesizliğe - fazla karbon dioksit ve yetersiz oksijen - karşı bir tepki olduğunu düşünüyorlardı. Ancak deneyler, fazla karbon dioksitin daha derin nefes alınmasına neden olurken, bir esneme ile sonuçlanmadığını gösterdi. Aynı şekilde, havadaki oksijen yoğunluğunun artması da esnemeyi engelleyemiyordu.

Esneme kısa bir süre için kalp atışlarını hızlandırarak beyne daha fazla kan gitmesine neden oluyor. Bir teoriye göre de, esneme fazla nefes alınmasına neden olarak, kişinin tetik olmasını sağlıyor. Esnemenin ilk insanların sürekli tetikte olmasında önemli bir rol oynadığı düşünülüyor.

Esneme, bilimsel açıdan bulaşıcı olarak kabul edilmiyor. Ancak, sıkıcı bir ders dinleyen öğrenciler örneğinde olduğu gibi, aynı ortamda bulunan insanlar farkında olmadan birbirlerini taklit ediyor olabilirler. Eğer esneme gerçekten ilkel bir tepkiyse, grupların bunu birlikte yapması kadar doğal bir şey olamaz...


Hangi ülke günde kaç saat uyuyor?

OECD, uykuda geçirilen zamanı incelendi. Fransızlar günde ortalama 8.8 saat uykuyla en fazla uyuyan toplum seçildi. 

-Amerikalılar 8.6 saat

-İspanyollar 8.5 saat

-Avustralyalılar 8.5 saat

-Kanadalılar 8.4 saat

-Belçikalılar 8.4 saat

-İngilizler 8.3 saat

-Meksikalılar 8.3 saat

-İtalyanlar 8.3 saat

-Almanlar 8.2 saat

Japonlar ve Koreliler OECD'nin en az uyuyan toplumu çıktı. Bir Japon günün 7.8 dakikasını uykuda geçiriyor. Dünyanın en çok uyuyan toplumu olan Bir Fransızla Koreli arasında günde bir saat uyku farkı bulunuyor. Koreliler günde 7. 8 saat uyuyor.

-Bir Türk ise günün 8.4 saatini uykuda geçiriyor.


Lionel Messi’nin özellikleri ve başarıları?

Barcelona futbol takımının yıldız oyuncusu Lionel Messi'nin kıvrak çalımları, beyin faaliyetleriyle ilgili olabilir.
İngiltere Brunel Üniversitesi tarafından, profesyonel ve amatör futbolcular üzerinde yapılan araştırma, profesyonel oyuncuların, amatörlere oranla beyinlerinin birçok noktasını aynı anda daha randımanlı kullanabildiğini ortaya koydu.
Araştırmada, tecrübeli futbolcuların, kendilerinden topu kapmaya çalışan rakiplerine karşı içgüdüsel olarak daha uyanık ve atik olduğu belirtildi. Tecrübeli oyuncuların, kontratakta topu hızlıca çalarak ne yöne gideceklerine çok daha çabuk karar verdiği ifade edildi. Araştırma kapsamında, beyinleri MR yöntemiyle görüntülenen tecrübeli futbolcuların motor becerilerinin, amatörlere oranla daha fazla geliştiğinin açıkça görüldüğü kaydedildi.
Profesyonel futbolcularda görülen motor becerilerdeki artışın, yoğun ve sıkı antrenmanlarla ilgili olduğu tahmin ediliyor.
Bir sonraki araştırmada ise, profesyonel futbolcuların beyinlerinin, rakibinin hareketini zamanla nasıl tahmin edebilir hale geldiğinin gözleneceği ifade edildi.
 Araştırma, Sport and Exercise Psychology dergisinde yayımlandı.

Lionel messi cidden son zamanlar Arjantin’in dünya futboluna kattığı en iyi futbolcudur, Belkide Maradona’dan sonraki en iyi futbolcu diyebilirim. Çoğu futbol eleştirmenleri tarafından Pele ve Maradona’dan sonra tüm zamanların en iyi futbolcusu olarakta gösterilmektedir.
24 Haziren 1987 Arjantin doğumlu,
Messi’nin boyu 1,69 cm’dir.
Messi’nin kilosu 67 kg’dır.
Messi Barcelona’ya gelmeden önce büyüme hormonu bozukluğu nedeniyle boy’u çok az kilosda yaklaşık olarak 40 kilo civarında idi. Ama Barcelona tüm masraflarını üstlenerek messi’nin bu duruma gelmesinde büyük payı olan bir kulüp olmuştur.
21 yaşında genç bir oyuncu olarak FIFA Dünya’da Yılın Oyuncusu Ödülünü aldı.
Oynadığı dönemin en iyi oyuncularından biri sayılmaktadır.
2009 Avrupa Yılın Futbolcusu Ödülü olarak bilinen “Ballon d’Or” (“Altın Top”)’u aldı.
Altın topu kazanan ilk Arjantinli oyuncudur.
2004-05 sezonunda çıkan Messi, adını La Liga rekorları tarihine bir karşılaşmaya çıkan en genç oyuncu olarak yazdırdı ve ayrıca La Liga’da bir karşılaşmada gol atan en genç oyuncu olma rekorunu da kırdı.
27 Ağustos 2009 tarihinde Monaco’da yapılan Şampiyonlar Ligi kura çekimi sırasında dağıtılan Avrupa’da Yılın Futbolcuları ödül töreninde, ‘Avrupa’da Yılın En İyi Forveti’ ödülünü Denis Law’dan, ‘Avrupa’da Yılın En İyi Futbolcusu’ ödülünü ise Michel Platini’den alacarak 2008 ve 2009 sezonuna damgasını vuran futbolcu oldu.
İŞTE LİONEL MESSİ’NİN BİREYSEL BAŞARILARI
(Bu kısım vekipedia’dan alınmıştır)
* FIFA 20 Yaş Altı Dünya Kupası Gol Kralı: 2005
FIFA 20 Yaş Altı Dünya Kupası Turnuvanın En İyi Futbolcusu: 2005
* Copa América Turnuvanın En İyi Genç Oyuncusu: 2007
* Avrupa’da Yılın En İyi 20 Yaş Altı Futbolcusu (Bravo Ödülü): 2007
* Yılın En İyi Arjantinli Futbolcusu: 2005, 2007, 2009
* FIFPro Yılın En Özel Genç Futbolcusu: 2006-07, 2007-08
* FIFPro Dünyanın En İyi Genç Futbolcusu: 2005-06, 2006-07, 2007-08
* World Soccer Dergisi Yılın En İyi Genç Futbolcusu: 2005-06, 2006-07, 2007-08
* La Liga’nın En İyi Yabancı Futbolcusu (Don Balón Ödülü): 2006-07, 2008-09
* La Liga’nın En İyi İbero-Amerikan (İber yarımadası ve Güney Amerika) Futbolcusu (EFE Ödülü): 2006-07, 2008-09
* FIFPro Dünyanın En İyi 11′i: 2006-07, 2007-08, 2008-09
* UEFA Yılın Takımı: 2007-08, 2008-09
* FIFA Yılın Takımı: 2008, 2009
* UEFA Şampiyonlar Ligi Gol Kralı: 2008-09
* Alfredo di Stéfano Ödülü: 2008-09
* UEFA Yılın En İyi Forveti: 2008-09
* UEFA Yılın En İyi Futbolcusu: 2008-09
* İspanya Futbol Federasyonu En İyi Futbolcu: 2008-09
* İspanya Futbol Federasyonu En İyi Forvet: 2008-09
* Onze d’Or: 2009
* Avrupa Yılın Futbolcusu Ödülü: 2009
* World Soccer Yılın En İyi Futbolcusu: 2009
* FIFA Dünya Kulüpler Kupası Altın Top: 2009
* Toyota Ödülü: 2009
* FIFA Dünya’da Yılın Oyuncusu Ödülü: 2009
* FIFPro Dünya’da Yılın Oyuncusu Ödülü: 2009
* La Liga Gol Kralı : 2009-10
* Avrupa Altın Ayakkabı Ödülü : 2009-10
FC Barcelona formasıyla bir sezonda en çok gol atan futbolcu : 2009-10
(47 gol)(Ronaldo’yla beraber, Ronaldo da 1996-97 sezonunda 47 gol atmıştı)

* UEFA Şampiyonlar Ligi Gol Kralı: 2009-10
www.bilgiufku.com

Blog Arşivi